Sedef Hastalığı kronik seyir gösteren bir deri hastalığıdır. Toplumda gittikçe daha sık görülüyor. İlerleyici bir seyir göstermez çoğu zaman. Ataklar ve takip eden uzun iyileşme dönemleri ile seyreder. Kimi zaman atak sıklığı fazladır, fazlaca deri alanına yayılır ve ardından eklemleri etkiler.
Herkeste aynı izlemez kesinlikle. Bu nedenle sedef hastalığına sahipseniz, internetteki fotoğraflara bakıp umutsuzluğa kapılmanızı istemem. Belki en hafif seyreden formu sizdedir. Bu nedenle ben her zaman hastalarıma tanışma zamanı diyorum. Eğer uzunca bir süredir sizinle ise bana anlatabilirsiniz. En iyi siz biliyorsunuz şu anda, ne kadar süredir alevli, ne zaman uyur, kaybolur. Stresli zamanlarınızda uyanır mı? Hayatı size zorlaştırır mı? Benimki öyle mesela, çok çalışıp uykusuz kalacaksam hemen gelir başıma, eklemlerimi kemirir, belimi büker. Artık tanıyorum. Bazı kişininki ise hiç dertli değildir, uyur uzun uzun, kısacık uyanır, hafifçik tedavilerle kaybolur gider.
Sonra tabi dizginleri evvela hekiminiz olarak ben ele alıyorum. Neticede ehil benim ellerim. Bedeninizin ritmine göre, hastalığı uykuya yatırmak işi biraz ehil el istiyor. Yatırıyoruz. Unutmayın, bu kronik bir hastalık. Uykuya yatırdık, uyanacak bir gün. Hayat son derece karmaşık ve zorlu, başka bir hastalık gelebilir, üzülebilir çok korkular yaşayabilirsiniz, belki bir süre hiç spor yapamazsınız, belki beslenmenize hiç dikkat etmediğiniz bir zaman girer araya belki de teninize uzunca bir süre güneş de deniz de değemez. O durumda işte, sedef uyanmaya hazır olur çoğu zaman. Bu nedenle benim sizin bedeninizi tanıdığımdan fazlaca, siz kendi bedeninizi tanıyacaksınız. Nasıl spor yapmayı sever, hangi besinler daha uygun, hastalıkta ne yemeli, nekahatte ne yemeli? Nedir doğru güneş, ne kadar, yaz ayları nasıl geçmeli sizin için. Termal tatilinizi ne zaman alırsınız? Bunların cevabı kişiden kişiye değişiyor.
Sedef hastalığı elbet hoş bir hastalık değil. Hiçbir hastalık hoş değil. Ama ben bu hastalık neticesinde bedenimle tanıştım. Meğerse, uzun uzun saatler oturtup çalıştırdığım bu devasa beden pek oturmayı sevmezmiş. Bir zamanlar Kaçkar'ların zirvesine tırmanırkenki (birkaç defa hem de) keyfimi unutmuşum demek! Yorulmak, koşmak bir de dövüşmek severmiş. Eh yani, benim gibi barışçıl bir insan! Bazen acaba beyaz önlüğümle mi doğdum diye şüphe ederim. Şiddetten nefret ederim ama dövüşmeyi severmişim.
Sonra beslenmek mevzuunu öğrendim, güneşle ilişkimi, termal suları ve keseyi tenime ne zaman sürerim ne zaman kaçınırım. Bunların her birini öğrenmem zaman aldı. Çok da keyifliydi.
Misal hiç önemsememişim eklem kapsüllerinin büyüleyici yapısını. Şöyle anlatayım: Eklem, sıvı doludur ve basıncı bu şekilde iskelet sistemi bir kemikten diğerine iletir. Sadece basıncı değil akustik titreşimleri de. Eğer postürünüz düzgün ve eklemleriniz de sağlıklı ise akustik dalgalar tüm kemikler boyunca yayılır. Bunu bilince (ki aslında tıp fakültesinde anlatmışlardı- ben hasta olunca yeniden bildim) sesimi de düzeltmek için eğitim aldım. Şimdi çellomu yaslıyorum göğsüme ve titreşimlerin bedenime yayılmasına bayılıyorum.
Tüm hastalıklar kötüdür elbet, ama tanışıklık iyidir. Bedenle tanışmak zaman alır, iyi bakmak daha uzunca bir zaman alır. Ben, hasta bir hekim olarak bunu yapmaya çabalıyorum: Kronik hastalığınızla ve bedenlerinizle sizi tanıştırmak, şifalanma süresince çetin noktaları aştıktan sonra dizginleri size teslim etmek ve keyifli, kaliteli bir hayatın kapılarını sizinle birlikte aralamak. Anladığınız üzere size büyük iş düşüyor. Emek olmadan bu hayatta hiç bir şey olmuyor da sağlık hiç olmuyor!
Keyifli günlere!
Comments